Bu yazımızı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz…

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

Bahar ve yaz mevsiminde bolca turist ağırlayan, son yıllarda vize zorunluluğu olmadığı için de çok tercih edilen yurt dışı tatili için gözde rotalardan biridir Belgrad. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer alan Sırbistan’ın başkenti ve en büyük şehridir.  İki milyonun üzerinde nüfusu ile Güneydoğu Avrupa’nın en büyük şehirlerinden biridir. MÖ 6. Yüzyıl, Prehistorik döneme kadar uzanan tarihi ile büyük bir Avrupa kültürüne sahip olan kentin adı Beyaz Şehir anlamına gelmektedir. 1521’de Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine girerek bir sancak hâline getirilmiştir. Sırp İsyanları ile 1841’de şehrin kuzeyi Habsburg Monarşisi’nde kaldı ve 1918’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılıp Yugoslavya’nın başkenti ilan edildi ve 2006’da ülke tamamen dağıldığında günümüzdeki özerk yönetimine sahip oldu.

Belgrad’a yapılacak kısa üç günlük bir tatil, şehri tamamen gezip tanımaya yeterli olacaktır. Uçak biletleri birkaç ay önceden alındığı takdirde ülke içi seyahatten bile daha ucuz elde edilebilir. Bahar ve yaz mevsimi çok tercih edilmesine rağmen kışın da ayrı bir güzeldir Belgrad.

Istanbul’dan yaklaşık 2 saatlik bir uçuşun ardından Nikola Tesla Havalimanı’na inip ordan şehre taksi ile veya toplu taşıma ile 20 km lik kısa bir yolculuğun ardından ulaşabilirsiniz. Havalimanındaki kontrolde pasaportumdaki Kosova Devletinin damgasını gören polisler hemen kenara çekip amirlerine götürdüler. Boşnakça bilmediğimi söyledim, amir  “neden bilmiyorsun?” diye çıkıştı. Fakat yine de ingilizce anlaştık. Eğitimci ve fotoğrafçı olduğumu, eşimle farklı ülkeleri gezdiğimi söyledim, biraz kaba davrandılar ama yine de ülkeye kabul ettiler. Heycanlı bir başlangıcın ardından 15 euro ödeyerek bir taksi ile Belgrad yolunu tuttuk. Taksiciler ana dil seviyesinde İngilizceye sahipler, yolu anlatımları ve tanıtımları ile rehberlik yaparak götürüyorlar. Hatta Türk olduğumuzu öğrendiklerinde Osmanlı muhabbeti açılmadan olmuyor. Havalimanında polisin davranışının aksine düşman olmadığımızı sadece devlet siyasetleri ve yanlış politikalardan dolayı sırp-türk düşmanlığı oluştuğunu söylüyorlar. Son günümüzde havalimanına getiren taksici “Osmanlı ile yüzyıllarca anlaştık ama Ruslarla 50 yıl geçinemedik.” dedi. Türklerin çok öngörülü bir millet olduğundan bahsetti hayranlıkla. Hatta yarı ücret aldı ve biz dostuz diyerek sarılıp kucaklaşıp Türkiyeye uğurladı. Lakin bunun aksi bir davranışı da görmeyeceksiniz anlamına gelmez. Bu sebeple sokaklarda yüksek sesle Türkçe konuşmamanız daha iyi olur.

Şehirde alışveriş yapabilmeniz için döviz bozdurup dinar almak daha iyi. 1 Euro ile 110 Sırp Dinarı alabiliyorsunuz ve büyük bir dinar zengini oluyorsunuz. Havalimanında bir döviz bürosu var fakat şehirde her köşe başında bulabilirsiniz. Dövizi gerektikçe bozdurursanız daha iyi olur çünkü deste deste kağıt para ile gezmek zor olabilir.

Konaklama Avrupa şehirlerine göre ekonomik. Merkezi 3 veya 4 yıldızlı bir otelde konaklarsanız şehirde her yere yürüyerek ulaşabilirisiniz. 3 gece 4 gündüzlük tatilimizi Design Hotel Mr. President ın 7 numaralı suit odasında geçirdik. Tuna ve Sava nehirlerini, Belgrad tren istasyonunu, otogarı, Luke Celovica parkını, Stari Savski köprüsünü,  ve Karadjordjeva bulvarını gören panoramik manzaramız vardı.

Belgrad avrupa kültürünün ve avrupa mimarisinin Balkan şehirleri arasında en belirgin sahiplerinden birisi. Bunu bakımlı insanların gezindiği ilgi çekici mimarisi olan geniş caddelerden biri Kralja Milana caddesinde yürürken hissediyorsunuz. Bir çok savaşın ardından bu gelişmeyi sağlarken de tarihine sahip çıkmış olmasını farklı dönemlere ait tarihi binalarla bir kez daha kanıtlıyor. Yürüyerek ulaşabileceğiniz diğer bir yer ise Tuna ve Savanın buluşmasını  görebileceğiniz Şehir Kalesi ve zafer anıtıdır. Hemen kalenin yanındaki askeri müzede ise osmanlı padişahlarına ait bir çok özel eşyayı görebilir onların hakkında Sırp kaynaklarının yazdığı bilgileri okuyabilirsiniz. Şehir içerisinde Kralja Aleksandra Bulvarı ve Dimitri Tucovica caddesi üzerinde bulunan Eski ve Yeni Saray, Meclis Binası, Drinciceva caddesindeki Bitef Şehir Tiyatroları ve aynı cadde üzerindeki halk pazarı, Sırp Şehir Müzesi, Hotel Moskova, Ulusal Müze, Taş Meydan, Sava Katedrali, St. Mark Kilisesi ve Nikola Tesla Müzesi görülmeden gelinmemesi gererekn yerlerdir. Bilhassa elektriğin babası Nikola Tesla’nın müzesinde elektromanyetik alanla enerji iletimi deneylerine katılıp yapay düşürülen yıldırımın elinizde tuttuğunuz florasanın  üzerininizden geçen akımla yanmasını görerek çılgın birşeyler yaşayabilirsiniz.

Tabi ki Avrupanın en büyük eğlence şehirlerinden birisi olan bu şehirde İstanbulun Beyoğlusunu andıran Knez Mihailova caddesinde ışıklandırılmış uzun cadde boyunca yürüyüp pub, disco, bar ve birçok casino görebilirsiniz. Yoğun da bir gece hayatı olan bu caddede akşamları vakit geçirebilirsiniz.

Buraya kadar bahsettiğim yerler  “Stari Grad” denilen eski şehir içerisinde yer almaktadır. “Nova Grad” denilen yeni şehir bölümünde ise alışveriş yapabileceğiniz, yemek yiyebileceğiniz, tüm dünya markalarının bulunduğu giyim kuşam bulabileceğiniz Usche Centre alışveriş merkezi bulunmaktadır. Ve civarında ise yüksek katlı cam kaplamalı lüx otel ve ticaret merkezleri bulunmaktadır.

Yeme içmenin çok ucuz olduğu bu şehirde sossis şeklindeki kebaplar çok yaygın fakat etli ürünlerin birçoğu gibi domuz etinden yapılmaktadır. Sava nehri kenarındaki restoranlarda yayın balığı yiyebilirsiniz. Bunun haricinde Luke Celovica parkının etrafındaki boşnak börekçilerine uğrayabilirsiniz. Cumhuriyet (Trg Republike) meydanındaki Butique Café de 42 cm lik birbirinden lezzetli, menüden seçmesi bile zor olan pizzalardan da denemeden dönmeyin.