Bu yazımızı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz… 

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

Ali Adnan AKGÜNDÜZ

Fransız Arkeolog Georges Perrot, Anadolu’da yaptığı arkeolojik araştırmalar ve gezileri sonucunda; 1863 yılında ”Küçük Asya’da Bir Geziden Anılar” adlı kitabını yayınladı. Perrot, bu kitabında Amasya için, ”Amasya Anadolu’nun Oxfordu’dur. 25 bin kişilik nüfusunun 2 bini öğrenci olup, 18 medresede öğrenim görmektedir” diye yazmaktadır.

 

Aslında Perrot çok haklıydı. Amasya, bilinen 8500 yıllık tarihi ile şehzadeleri, padişahları, dünyanın ilk coğrafyacısı ile bilim, siyaset ve sanat alanında her biri türünün en değerli örnekleri olan sayısız eser ve şahsiyet yetiştirmiş bir yerdi.

Amasya’nın bilinen tarihi Hititlerle başlayıp,  Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellenistik – Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir.  Son olarak Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları 12 Haziran 1919’da Amasya’ya gelerek,  “Amasya Tamimi” ile “Milletin İstiklâlini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır” denilerek Milli Mücadele fiilen hayata geçirilmiştir. Bu nedenle Amasya, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atıldığı yer olarakta tarihteki yerini almıştır.

 

Antik dünya hakkındaki coğrafya kitabı ile tanınan Strabon, Amasya’da zengin bir ailenin cocuğu olarak dünyaya gelmiş burada ölmüştür.

Osmanlı tarihi ve yönetiminde de Amasya önemli bir rol oynamıştır.  Bir çok Şehzade Amasya’da dünyaya gelmiş, 12 şehzade “Sancakbeyi” olarak görev yapmış, bu şehzadelerden  6’sı padişah olarak tahta çıkmıştır. Bu padişahlar : Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Sultan II. Bayezid ve III. Murad.

 

Yeşilırmak’ın ortadan ikiye böldüğü  Amasya’da, musikiden mimariye, sanat ve bilimden, yemek ve yaşam kültürüne kadar  barındırdığı her uygarlığın izlerini ve eserlerini görebilirsiniz. İpek Yolu’nun Karadeniz rotsında da bulunan Amasya, bu yol üzerinde de önemli bir durak olmuştur.

Amasya; Cami ve külliyeleri, bedestenleri ve hanları, ören yerleri, köprüleri, medreseleri ve bimarhanesi,türbeleri, hamamları, müzeleri ve kaplıcaları ile tarih, kültür ve sanat olup taşan bir coğrafyadır.

Her bir adımı tarih, sanat, bilim, medeniyet dolu olan bu coğrafyada belli başlı gezip görülebilecek yerler ise:

II. Bayezid Külliyesi : 1481-1486 Yılları arasında, Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından babası Sultan II.Bayezid adına yaptırılmıştır. Yeşilırmak kıyısında geniş bir alanda kuruludur. Külliyenin ortasında camii sağında medrese solunda imaret ve tabhane bulunmaktadır. Caminin önünde, şadırvanın iki yanında bulunan çınar ağaçları ise caminin yapımı sırasında buraya dikilmişlerdir. 500 Yılı aşkın bir zamandır cami bahçesinde dalları ile şemsiye görevini üstlenmişlerdir.

Amasya Kalesi : Harşena Dağı’nın dik kayaları üzerine kurulmuştur. Kalenin “Belkıs”, “Saray”, “Maydonos” ve “Meydan” adlarında dört kapısı, kale içinde “Cilanbolu” adlı bir su kuyusu, sarnıcı ve zindanları bulunmaktadır. Kalenin Pontus Kralı Mithridates’in yaptırdığı sanılmaktadır. Yeşilırmak’tan 300 metre yükseklikte olan kale, Yeşilırmak kıyısına kadar sekiz savunma kademesine sahiptir.

Kral Kaya Mezarları: Amasya’yı M.Ö.333-26 yılları arasında Amasya’yı başkent olarak kulanan Pontus Krallarına aittir. Amasya kalesi eteklerine kalker kayalar oyularak yapılmıştır. Tüm Yeşilırmak Vadisi boyunca 21 kaya mezarının varlığı bilinmektedir.

Darüşşifa – Bimarhane : İlhanlılar zamanında Sultan Olcayto ve eşi İldiz Hatun adına Anber Bin Abdullah tarafından 1308 yılında yaptırılmlştır. G Bu Darrüşifane, Selçuklu ve Osmanlı zamanlarında da hastaları iyileştirme ve tıp eğitimi için kurulmuş yaılardır.

Saraydüzü Kışla Binası : 350 Yıl boyunca Osmanlı şehzadelerinin ihtiyacını karşılayan bu yer daha sonra boş kalmış ve ihmal edilmiştir. 1883 Bakımsızlık ve depremlerle tamamen yıkılmıştır. Bu sarayın bulunduğu alanda kalan taşlardan ve eklemeler ile kışla kurulmuştur. 3. Orduya bağlı 5. Kafkas Fıkrası ( Alay sancağı) için 1898-1900 yılında sarayın olduğu yere 5 binadan oluşan kışla binası inşa edilmiştir. 1930 yılından sonra önemini yitiren Kışla Binası, 1944 yılında tamamen yıktırılmış, yerine askeri lojman ve subay orduevi yaptırılmıştır. 1986 yılında ise heyelandan etkilenme sebebiyle bina tamamen yıkılmıştır. Bu yerin toprak kayması ve depreme açık olması sebebiyle, 1997 yılında alınan kararla bina aslına uygun olarak 2007 yılında dış görünümüne sadık kalarak Şamlar Mahallesi’nde tekrar inşaa edilmiştir. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal ve arkadaşlarına ev sahipliği yapmış, 21-22 Haziran 1919’da ise Amasya Genelgesi’ni bütün ulusa buradan duyurmuştur. Bugün müze olan bu binada, Atatürk ve arkadaşlarının bal mumu heykelleri, cumhuriyet dönemine ait eserler ve bazı belgeler sergilenmektedir.

Amasya Arkeoloji Müzesi : 1925 Yılında kurulan Amasya Müzesi, değişik binalarda hizmet verdikten sonra 1980 yılında şimdiki binaya taşınmıştır. Kalkolatik çağdan beri, Tunç Çağı, Hitit, Urartu, Frig, İskit, Pers, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 12 ayrı medeniyetin eserlerini bir arada görmek mümkündür. Müzenin en ilginç parçalar ise ; Teşup Heykelciği, İlhanlılar dönemine ait mumyalar ve ölü gömme şekillerinin bulunduğu bölümdür.

Ferhat Su Kanalı: Erken Roma Dönemine aittir. O dönemde Amasya’nın su ihtiyacını karşılamak için yapılmıştır. Arazi eğimine uyulup, kayalar oyulup, tüneller açılarak yapılmıştır. Ferhat ve Şirin Efsanesi’ne atıfta bulunarak ‘Ferhat Su Kanalı’ adı verilmiştir. Yaklaşık 2 Km. Uzunluğundaki bölümü görsel olarak ta  izlenebiliniyor.