Bu yazımızı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz… 

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

Petek ULUĞ

Orta Anadolu’nun önemli ticaret şehirlerinden biri olan Kayseri’de caddeler öyle geniş, cadde görünümlü sokakları ise öyle ferah ki neredeyse sokak yok bu şehirde demek yanlış olmaz!

Şehrin ilk sahiplerinin Hititler olduğu Kayseri’de Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait dikkat çekici izler ve eserler var.

Sakin ve güneşli bir pazar günü Cumhuriyet Meydanı’ndaki Kurşunlu Parkı’nın içinde bulunan Mimar Sinan’a ait Kurşunlu Camisi ilk ziyaret durağımdı.

Osmanlı Dönemin’de 1574 yılında Doğancı Hacı Ahmet Paşa tarafından yaptırılmışsa da medrese, hamam, mektep ve imaret kısımları günümüze kadar ulaşamamış bir cami.

Yine şehrin merkezinde bulunan Mimar Sinan Parkı’ndaki Gevher Nesibe Hastahanesi ise Kılıçarslan’ın kızı, Melike Gevher Nesibe’nin vasiyeti üzerine kardeşi Sultan Gıyaseddin Keyhuresnev’in zamanında 1206 yılında yapılmış.

İlk olarak Roma İmparatoru 3.Gordinious tarafından inşa edilen Kayseri kalesi, 1.Alaattin Keykubat döneminde ele geçirilmiş. Zamana yenik düşen kaleyi kurtarmak amacıyla başlatılan restorasyon çalışmalarının devam ediyor olması sevindirici. Çünkü; Kayseri kalesi turizm amaçlı ziyaret için oldukça yorgun ve harabe görünüyor!

Bir Bursalı olarak Kapalıçarşı’nın daracık koridorlarına aşina olan ben; her ziyaret ettiğim şehirde, gözlerim o şehrin tarihi, eski sokakları kadar kapalıçarşısını arar. Bulur bulmaz da girer, o tarih kokan koridorlarındaki kalabalığın içine dalarım…

Ancak Kayseri Kapalıçarşı belki de pazar günü olması nedeniyle sessizdi. Sakin karşıladı beni! Ben de baharatçılar, dokumacılar, otantik taşların satıldığı sıra sıra dükkanlar arasında rahat rahat dolaştım…

Burası Kapalıçarşı, pastırmacılar sokağı ve kale üçgenin ortasında bulunan Kadınlar Çarşısı.

Çok sevdiğim pastırmanın cennetinde olmak tabii ki güzeldi. Ancak; bukadar çeşidinin olduğunu öğrenmek de ilginçti benim için!…

Tarihi kale çevresinde bulunan Kadınlar Çarşısı’ndan çıkıp, O kocaman! ana caddeyi geçtikten sonra karşınıza çıkan Hunat Cami, Hunat Hamamı, Hunat Hatun Kültür ve Sanat Merkezi şehrin tam ortasında bulunuyor. Belki de Kayserililerin buluşma noktası, yerli yabancı turistlerin ilgi merkezi.

Hunat Hatun Kültür ve sanat Merkezi şu an Kayseri Belediyesi’nin Kayserililere ve şehrin sanatçılarına hediye ettiği, Ney dinletisi eşliğinde (İzmir Kemeraltı Kızlarağası Çarşısını hatırlattı bana!) gezerken, çeşitli resim, ebru, mozaik, tezhib, minyatür, hat, cam sanatçılarının eserlerini görebileceğiniz, kilim ve deri alışverişi yapabileceğiniz, sonrasında çayınızı, kahvenizi içebileceğiniz Selçuklu mimarisine ait tarihi, otantik bir avluda bulunan mistik bir çay bahçesi.

Kısacası Hunat Hatun Kültür ve Sanat Merkezi sanatçıları ve eğitimcileri ile adeta minik bir Güzel Sanatlar Akademisi…

Hiç sıkılmadan saatlerce kalabileceğiniz sanatla, halkla içiçe bir çay bahçesi.

Hunat Hatun’un türbesi de burada bulunuyor. Peki Kayseri’nin tarihinde önemli iz bırakan, şehrin birçok yerinde adını gördüğünüz Hunat Hatun kimdir? Öyküsü ve kişiliği oldukça etkileyici geldi bana!

Selçuklu Hükümdarı 1.Alaaddin Keykubat’ın karısı, 2.Gıyaseddin’in annesi olan Hunat Hatun zamanında büyük nüfus ve otorite sağlamış, güzelliğinin yanı sıra son derece narin, kültürlü, geniş kalpli bir hayırsevermiş. Bu nedenle kendisine bilgin ve büyük anlamına gelen Hunat ismi verilmiş. Aynı zamanda Alanya şehrinin son hükümdarı olan Tekfur’un kızı olan bir prenses. Aladdin Keykubat 1220 yılında Alanya şehrini almak için aylarca uğraştığı sıra rüyasında görür bu prensesi! Düğün töreninde daha öncesinde rüyasına giren göz kamaştırıcı güzelliğe sahip bu prensesi görünce de hayret ve heyecanla ay gibi, peri gibi güzel anlamına gelen ”MAHPERİ! MAHPERİ!” diye seslenmiş ve böyle isimlendirmiş çok sevdiği karısını!

İşte Kayseri ziyaretimi Onun hikayesini öğrenirken içtiğim çay ile tamamladım. Bu şehirde tarihi güzellikler kadar Erciyes Dağı, Kapuzbaşı Şelaleri, Kaplıcaları gibi doğal güzelliklerinin de bulunduğunu unutmamak lazım.

Ancak; meşhur Kayseri mutfağını tabii ki sordum, öğrendim ve tadına baktım. Hatta yöresel ünlü bir restoranındaki şeflerden yardım aldım, çekim yaptım. Sonraki yazımda buluşmak üzere…

Keyif Dolu Günleriniz Olsun…

Petek ULUĞ