Bu yazımızı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz… 

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

Timuçin HAN

İzmir denildiğinde akla ilk ne gelir? Kimileri der ki kızları güzeldir… Kimileri için denizi, kumu, güneşi…  Hani saat kulesi vardır, en meşhurudur…  Kimine göre, Kordon demek, İzmir demektir…  “Ha, bir de fuarı gelir aklıma” diyenler oluyordur…  Aslında bu sorunun cevabı kişiye göre çok değişir. İlgi alanınız, hobiniz ve mesleğiniz bu sorunun cevabını doğrudan etkiler çünkü.

Konu damak tadı olunca, ilk akla gelenlerden birisi de hiç şüphe yok ki boyoz olacaktır.

Evet evet, bu bildiğiniz, çıtır çıtır yenilenlerden, sabah kahvaltısının başrol oyuncularından biri olan boyozdan bahsediyorum.  İzmirli ve İzmir düşkünleri için vazgeçilmez tatlardan bir tanesidir boyoz.

Günümüzde keyifle tüketilen boyozun hikayesi  aslında  çok eskilere dayanıyor.

Bu lezzetin mimarı Sefaradlar.  1492’de Türkiye yerleşen Sefaradlar,  Anadolu’ya bir çok lezzet katmasına karşın, boyoz İzmir için ayrı bir yere sahip olmuş ve İzmir ile özdeşleşmiş.  Boyoz, kelime olarak bize çok yabancı, bunun nedeni ise, İspanyolcadan geliyor olması.  Bollos, yani “küçük somun” anlamına gelen “bollo” sözcüğünün çoğul hali demekmiş.   Bu lezzet, 500 yılı aşkın süredir boyoz olarak akılda, fikirde ve midelerdeki yerini, önemini  koruyor.

Boyoz lezzetini özleyenler, ya da boyoz nedir bilmeyenler için, yapılışını izlemek ve sizlerle paylaşmak üzere soluğu boyozunu keyifle yediğim, Buca Un Dünyası’nda aldım.

Boyozun hamurunda öyle maya vb. şeyler yok.  Sadece un, tuz, yağ ve sudan yapılıyor.  Malzeme sade ama bir baktım iş öyle çok ta kolay değil…  Boyozun yapılış serüveninde Burak Usta’yı izlemeye koyuldum.  Burak Usta hamurları akşam 9 – 10 gibi hazırlamış ve dinlenmeye bırakmış. Sabaha daha taze olsun diye geçe 3’te açmaya ve tepsilemeye başlayacakmış.   Sabaha karşı tekrar Buca Un Dünyası’nın yolunu tuttum…  Gittiğimde  hamurlar tabak büyüklüklerinde açılmış dinleniyordu. Sık sık yağlanan hamur, merdane ile biraz genişletildikten sonra, bir de baktım havalarda uçuyor… Burak Usta, yanlarından kavradığı hamuru başının üstünden bir dolandırdı ki el kadar hamur bir anda 3 kat büyüdü, İtalyan pizzacılar bu durumu görseler, çok kıskanırlardı eminim… Bu işlemi 2-3 kez tekrarladı Burak Usta. Yumruk büyüklüğünde bir hamur bezenin bir anda neredeyse 1,5 metre çapında bir hamur yaprağına dönüştüğünü görmek oldukça ilginçti.  Sonrasında yine yağlayıp katladığı hamurları bir rulo haline getirdi ve minik topaklar şeklinde keserek  yeniden dinlenmeye bıraktı.  Sonrasında artık tepsiye dizme ve şekillendirme aşamasına geçti. Elle ezilerek şekli verilen ve tepsilere dizilen boyozlar artık pişmek için sabahı beklemeye koyuldular…

Bu işte hamurun kıvamı ve dinlenmesi ne kadar önemliyse, ustanın el becerisi ve pratikliği de bir o kadar önemli. Ne kadar ince açılırsa o kadar daha çok kata ve çıtırlığa sahip oluyor boyoz…

Her şey bitmişti artık. Sabahın ilk saatlerinde artık boyoz sıcak sıcak servise hazır, afiyetle yeminiz için sizleri bekliyor…

İzmirli için, bir keyiftir boyoz…  Üstelik haşlanmış yumurta ile de öyle bir dansları vardır ki, karabiberin acısı bile gölge düşüremez bu lezzete. Kordon’da ve Pasaport’ta iseniz güzel demli bir çayın yanında, körfezin seyrine, lezzet katar boyoz…

Afiyet olsun,

Sevgiyle kalın,

Timuçin HAN