Bu yazımızı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz… 

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

Oğuz Savaş UYSAL

Yolculuğum her zamankinden farklı başladı. Önce İstanbul’da uçağın iki saat rötar yapması, daha sonra ise Bişkek’e inecekken havanın aşırı sisli olması nedeniyle uçağın Alma Ata havaalanına yönelmesi aksiliklerin başlangıcı gibiydi. Alma Ata’ya indiğimizde rahatlayacağımı düşünmüştüm. Nasıl olsa bir şeyler içer, sabahta tekrar hareket ederdik. Fakat bizi havaalanı diye götürdükleri yeri görünce şok olmamak elde değildi. Adeta hangarı andıran bir yere doldurulmuş insanlar ve ortada gezen çok sayıdaki askerler ilk dikkatimi çeken şeylerdi. İçecek servisi ve satışı yoktu. Sigara içmek isteyenler w/c lerin olduğu kısımda dar bir alanda içebiliyorlardı. Ayrıca içerisi çok kalabalık olduğundan oturacak yerde bulamamıştım. İki saat bekledikten sonra tekrar kontrolden geçip uçağa bindiğimizde bunun aslında bir rüya olduğuna kendimi çoktan inandırmıştım bile.

Ve Bişkek, kalbimin şehri, yeni açan güneşiyle her zamanki gibi yine gülümseyerek karşılamıştı beni.

Şehirde ilk dikkatinizi çeken geniş yollar, yolların çevresindeki büyük ağaçlar ve adeta ormanı andıran büyük parklar.

Bu şehirde trafik problemi hiç yok. Çünkü en küçük yol bile iki gidiş iki geliş ana yollar ise üç gidiş üç geliş şeritli olarak yapılmış. Şehir merkezinde çok az yüksek bina var. Normalde iki üç katlı binalar, onlarda iş yeri olarak kullanılıyor. Halkın tamamına yakını şehrin merkezindeki küçük köylerde yaşıyor. Akşam olunca insanlar adeta şehir merkezini boşaltıyorlar. Gerekçesi çok basit şehir merkezinde hava kirli. Kirli dedikleri hava İstanbul’un bahar aylarındaki hali gibi…

Dolmuşları unutmamak lazım Şener Şen ile İlyas Salmanın başrolünü oynadıkları “Çiçek Abbas” filmini hepimiz hatırlarız. İşte o filmdeki dolmuş(lar) Bişkek’te toplu taşıma aracı olarak kullanılıyor. Ve her durakta durup yolcu alıyorlar. Adeta dolmuş yolcu bindikçe genişliyor. Bana öyle söylemişlerdi inanmamıştım, binince daha iyi anladım.

Ülkenin ekonomisi iyi değil. Aylık ortalama gelir 50-100 dolar arasında değişiyor. Para birimleri Som ve bir dolar otuz sekiz Som yapıyor. Bize her şey çok ucuz gelse de yerli halk için durum hiçte öyle değil. Ama kimse bunu sorun yapmıyor hayata gülümseyerek bakıyorlar.

Özgürlük meydanındaki tarih müzesine mutlaka gitmek gerekir. Meydanın ön kısmında büyük bir özgürlük heykeli var. Eskiden bu heykelin olduğu yerde Lenin’in heykeli varmış. Ülke bağımsızlığına kavuşunca heykel sorun olmuş. Özgürlüklerine ve geçmişlerine duydukları saygıdan özgürlük heykelini Lenin’in yerine Lenin heykelini de meclisin bahçesine yerleştirmişler. Sorunda ortadan kalkmış. Müzenin girişinde Kırgızistan’ın özel çadırı olan “Yurt” çadırı bulunuyor. Gerçekten el işi göz nuru yapılmış. Her parçasında Kırgız kadınların el emeği var. Müzenin diğer kısımları eski devrim liderlerine ayrılmış. Bir yanınızda halkına hitap eden bronzdan yapılmış Stalin heykeli, diğer yanınızda sohbet eden Karl Marks, Lenin ve diğerleri… Resim çekmek yasak ama kendinize hakim olamıyorsunuz. Elinizi Lenin’in omzuna atıpta bir resim çektiriyorsunuz. (belki çocukluk ama ben yaptım) Müzenin içerisinde geleneksel Kırgız giysilerinin sergilendiği ayrı bir bölümde var.

Kırgızların milli kahramanı Manas anısına 1995 yılında inşasını bitirmiş oldukları “Manas Ayil” köyü şehrin içerisinde çok büyük bir park. 1995 yılı Manasın 1000 yıl dönümüne denk geliyor. Parkı bu özel yıl dönümü için inşa etmişler. Manasın yaşadığı dönemi adeta günümüze taşımışlar. Milli ve dini bayramlarda sosyal ve kültürel amaçlı olarak kullanıyorlar.

Bişkek’e gidince Atatürk caddesinde yürüyüp, Atatürk parkına mutlaka gitmek gerekir. Şehrin içerisinde büyük bir park olan Atatürk parkında, çocuklar için oyun alanları restauranlar ve cafeler var. Kırgızlar Atamıza olan hayranlıklarını bu parka ve caddeye ismini vererek ölümsüzleştirmişler.

Kırgızistan’a gidip de kımız içmeden gelinmez. At sütünden yapıyorlar, ekşimtırak bir tadı var. Türklerin orta asya da yaşadığı dönemlerdeki en önemli içeceği. Günümüzde ise Kırgızların. Ayrıca sucuk yemek gerekir at etinden yapıyorlar. Böylesine mükemmel bir sucuğu ancak burada bulabilirsiniz. Hatta sucuklu yumurta yiyin yıllarca anımsayacağınız farklı bir tatla tanışmış olursunuz. Hayır, ben at eti yemem diyorsanız Dordoy Plazaya gidip beer houselarda pizza yiyip bira için.

Marketlerde raflarda en çok Votka ve kanyak dikkat çekiyor. Gelirken birkaç şişe Kırgız kanyağı mutlaka alın çok farklı bir içimi var soğuk kış günleri için ideal bir içecek.

Bişkek’te çok sayıda Türk var. Çünkü şehirde Türk yatırımcıların yanı sıra iki tanede Kırgız-Türk üniversitesi var. Birçok Türk öğrenci burada öğrenim görüyor.

Ayrılık zamanı geldiğinde bu yaşanası kenti ve tatlı insanları bırakıp da dönmek gelmiyor içimden. Belkide bırakmak istemediğim, buradaki hayatın ve insanların doğallığıdır…