Bu yazımızı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz… singapur

Timur ÖZKAN

Bir zamanlar Malezya sınırları dahilindeki 63 ada üzerinde kurulan ve 1965 yılında bağımsızlığını kazanan Singapur’un kelime anlamı Aslan Şehir. (Malayca Singa: Aslan, Pura: Şehir) Adı “Aslan” olan Singapur’un lakabı ise “Kaplan”, gelişmiş ekonomisinden dolayı dünyada Hong Kong, Güney Kore ve Tayvan ile birlikte “Asya Kaplanları” olarak anılan ülkelerden biri de Singapur.

“Singapur küçük, düzenli ve çok temiz bir ülke, çevre temizliğine çok dikkat ediliyor, yerlere izmarit atmanın cezası çok ağır…” Singapur’u anlatan yazılar hep böyle başlar, biraz abartılmış olsa da pek haksız sayılmaz böyle yazanlar. Singapur’u küçük bir devletten daha çok büyük bir otel bahçesine benzetmek mümkün, içinde birçok otelin ve alışveriş merkezinin bulunduğu ve Ankara büyüklüğünde bir bahçe (637 km²) her tarafı santimetrekaresine kadar imar edilmiş bu büyük bahçede Ankara nüfusu kadar insan yaşıyor. (4 milyon yerli + turistler)

Changi Havaalanı bu büyük otelin resepsiyonu, Orchard Road ana avlusu ve buranın kalbi de Orchard Metro İstasyonu ve çevresi. Yollarda hiç izmarit görülmeyecek kadar pür bir temizlik yok doğrusu ama burası kesinlikle temiz ve bakımlı bir ülke. Singapur gezilmeye buradan başlanıyor. Gerek Orchard Road üzerinde gerekse çevresinde neredeyse tüm binalar otel ve otellerin altı birkaç katlı alışveriş merkezi. Orchard Road’ta yapılan ilk gezinti genellkle Raffles Otel’e kadar devam ediyor. Singapur’un simgelerinden bu tarihi bina, ülkenin kurucusu Sir Raffle’ın adını taşıyor. Otelin Sih doorman’i Singapur’un en çok fotoğrafı çekilen insanı kabul ediliyor.

Singapur’un en çok gezilen yerleri ise (Orchard Road ve Sentosa Adasından sonra) etnik toplulukların yaşadığı China Town, Little India, Arab Street ve Malay Town. Buralar esas itibariyle alışveriş ana fikri üzerine yaşatılan kültürler ama gezerken mutlaka görülmesi gereken yerler de yok değil. Arap Sokağı’ndaki Sultan Camii, Singapur’daki en büyük cami, caminin arkasında Malay Mahallesi yer alıyor. Buradan Little India’a doğru giderken Sri Krishnan Tapınağı’nı ziyaret ediyoruz. Küçük Hindistan’a vardığımızda önce mahalleyle aynı adı taşıyan tarihi Little India Pasajı’nı gezip daha sonra Sri Veeramakaliammen Tapınağı’nı görüyoruz.

Singapur’un etnik bölgeleri içinde en popüleri kuşkusuz Çin Mahallesi, günün her saati kalabalık dükkanlardan oluşan ana caddenin sonundaki Sri Mariamman Tapınağı’nda her akşam yapılan ayin yabancılar tarafından da izlenebiliyor. Eğer geziniz Çin Takvimi’nin yılbaşı kabul edilen 16 Şubat tarihi civarına denk gelirse China Town, “Christmas Avrupası”na benziyor. Singapur’daki modern alışveriş merkezlerinde olduğu gibi buralarda da ticaret o kadar gelişmiş ki sonuç; kişi başına 35 bin $ milli gelir ve turizm ve ticaretten geçinen mutlu insanlar, mutlu Çinliler, Malaylar, Hintliler, Melezler ve diğerleri ve de mutlu turistler.

Şehrin yemek ve eğlence yerleri çoğunlukla Singapur nehrinin iki kenarında toplanmış; Clarke Quay ve Boat Quay olarak adlandırılan iki bölgede gerek uluslararası gerekse yerel nitelikte birçok restoran, kafe, bar vb yer alıyor. Singapur’un simgesel binalarından Victoria Tiyatrosu ve Konser Salonu, Boat Quay’in karşısında. Singapur nehrinin Marina Körfezi’ne açıldığı yerdeki Merlion Park’ta bulunan Merlion Heykeli (altı balık, üstü aslan) ise hem ülkenin sembolü hem de ziyaretçilerin en çok rağbet ettiği yerlerden.

Singapur her şeyden önce tropik bir ada, bu adanın her tarafı orman, gerçek bir orman, ister karayolu ile Malezya’ya, isterse teleferikle Sentosa Adası’na doğru her tarafta orman denize sıfır. Binaların ve yolların olmadığı her yer orman, böyle bir yerde orman içinde bir hayvanat bahçesi iyi fikir, kolay da. İşbilir Singapur insanı buna bir de “gece safarisi” eklemiş, hava yaz-kış sıcak, vakit kıymetli, turistler gündüz Sentosa Adası’nda veya alışverişte… Sonuçta gece turları o kadar başarılı olmuş ki, hayvanat bahçesi geceleri daha çok gezilir olmuş, sessiz elektrikli araçlarla yapılan gece safarilerinden önce yerli danslardan bir gösteri eşliğinde yemek, arkasından hayvanları rahatsız etmeyecek kadar aydınlatılmış doğal ortamda yaşayan aslanlar, kaplanlar ve diğerleri. Görmeye değer kısacası, tek sorun fotoğraf çekilememesi. Singapur’un Botanik Parkı ve özellikle içindeki Orkide Bahçesi de buraya kadar gelmişken mutlaka görülmesi gereken yerler arasında sayılıyor.

Singapur’da yağmur eksik olmuyor, Muson dönemi olmasa da hemen her öğleden sonra yağmur var. (Ankara’nın “kırkikindiler”i gibi) işte bu esnada yapılacak en iyi tercih müzeler, alışveriş de mümkün ama mağazalar gece de açık, müzeler değil. Milli Müze ilk akla gelen, Tarih Müzesi bir diğeri. Ada’ya ilk gelenlerden Çinli Chia Tong Guan ve torununun öyküsünü anlatan 12 dakikalık DVD gösterisi ve adanın tarihine ait birçok canlandırma ilginç. Singapore Art Museum ve daha birçok müze, üstelik hemen hepsi cuma günleri öğleden sonra ücretsiz.

Singapur’da ulaşım çok kolay gerçi taksiler asla yoldan yolcu almıyor ama büyük otellerin ve çarşıların önündeki taksi duraklarında sabahları taksiler sırada, öğleden sonra yolcular taksi bekliyor. (Benzin fiyatı Türkiye’nin 1/3’ü ve taksi ucuz) Metro ulaşımı da kolay, üç hatlı metro havaalanı dahil adanın hemen her tarafına gidiyor, ücret mesafeye göre hesaplandığı için kart çıkışta da okutuluyor.

Burada denize gitmenin ilk yolu tekne turları, nehir kenarında başlayan 30 veya 45 dakikalık turlar limandan dolaşıyor. Singapur’un en çok çekilen diğer bir fotoğrafı olan gökdelenler en iyi limandan görünüyor. Bir de Sentosa Adasına giden teleferikten tabii. Deniz en çok Sentosa’da yaşanıyor. Singapur’un bu çok popüler adası teleferikle 10 dakika. Akvaryumdan kelebek ve böcek sergisine, yunus havuzundan orkide bahçesine pek çok yönüyle turistleri çekmeye devam ediyor.

Akvaryum dünyanın her yerinde var ama hiç bir yerde balıklara dokunulmuyor. Sentosa’da ise bir balığı severken resim çektirmek mümkün. Teleferik de her yerde var ama buradaki gibi çok katlı bir binanın içinden geçen ve hatta 15. katında istasyon yapan bir teleferik var mıdır? Ben bilmiyorum. Ve plajlar, adanın kumsalı palmiyeler altında davetkar, deniz ise bir limanın yanıbaşında nasıl bu kadar temiz olabilir? Sokağa tüküründen ceza alan sistem, limandaki gemileri de sıkı denetim altında tutuyor olmalı…

On saat uçak yolculuğundan ve Türkiye ile beş saat farkından sonra -beklediğimizin aksine- hiç bir hava değişimi yaşamadan insanı içine çeken bir atmosfer ve de Singapur’un bizden vize istemeyen nadir ülkelerden olmasından dolayı burada hiç yabancılık çekilmiyor. Sıcakkanlı ve yabancıya alışık insanların ülkesi Singapur’un havası her mevsim sıcak (25-30 derece) olduğundan özellikle kış aylarında daha çok gidiliyor ama yaz aylarında gitmenin de pek bir sakıncası yok, üstelik yaz ayları düşük sezon kabul edildiği için yer bulmak daha kolay alışverişler daha hesaplı oluyor. Zaten Singapur deyince akla önce alışveriş geliyor…