Bu yazıyı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz…  ÞÝNA NARÝ

Timuçin HAN

Dile kolay… Tam 75 yıldır kapılarını tüm dünyaya açan, İzmir’in, hatta Türkiye’nin fuarcılıktaki gururu “İzmir Enternasyonal Fuarı”.

İzmir Fuarının başlangıcı 17 Şubat 1923’te gerçekleşen “İzmir İktisat Kongresi”ne dayanmaktadır. O dönemlerde şimdiki Efes Oteli’nin bulunduğu alanda açılan sergilerden yola çıkılmış ve zamanla daha da büyüyerek 1936’da şimdi ki Kültürpark’a taşınmış.

ESKİ FUAR:
Çocukluğu İzmir’de geçmiş ve halen burada yaşayan birisi olarak fuara oldukça fazla değer vermekteyim. Bir çoğumuz “eski fuarlar” diye başlayan çok fazla anı okumuş ya da dinlemişizdir. Bundan 40-50 yıl öncesinin şıkır şıkır fuarını ben de büyüklerimizden keyif alarak dinledim. Ne mutlu bana ki benim yakalayabildiğim 80’li yılların başlarında ise durum çok ta farklı değildi.

Yapraklı takvimlerde Ağustos ayının son sayfaları yaklaştıkça, tarifsiz bir sevinç, aynı anda da önlenemez bir merak kaplardı içimizi. Acaba bu sene hangi ülkeler geldi? Yeni çıkan araba modelleri nasıl? Gazinolarda hangi sanatçılar çıkacak? vb. onlarca soru türetilebiliyordu. Hatta çocuk olmanın sağladığı avantajla bu işte yetişkinlerden önde koşardık…

Bu güzel heyecan sadece İzmir’de yaşayanlara mahsus değildi şüphesiz. O dönemlerde İzmir dışında yaşayanlar da akraba ziyaretlerini özellikle fuar dönemlerine denk getirmeye çalışır, İzmir’den iki kat keyif alırlardı.

ARTIK FUARA GİDİYORUZ
Fuara gidiş yolunda bir bayram telaşı yaşıyorduk neredeyse. Kıyafetler özenle seçilir, çok gezileceği için rahat ayakkabılar giymeye dikkat edilirdi. Karşıyaka tarafından gelenler, özel arabaları ya da toplu taşım araçları yerine vapur ile karşıya geçmeyi tercih ederlerdi. Körfez esintisinin altında demli bir çayı bardak yudumlamak yola ayrı bir keyif katardı.

Fuarın önünden geçen belediye otobüslerinin tamamına “FUAR” yazan ek tabelalar asılırdı. Duraklarda otobüs bekleyen yolcuların gözleri sürekli bu tabelayı arardı. Dört giriş kapısı bulunan fuarda, benim için en önemli giriş 9 Eylül Meydanındaki Basmane Kapısıydı. Nedeni ise oldukça basit; çünkü lunaparka en yakın kapı buydu ve ilk hedefim bir an önce çarpışan arabalara binmekti her zaman… Çarpışan arabalar gişesindeki uzun kuyrukta epeyce vakit kaybedeceğimizi bilsem de çocukluğun gereği olan tatlı bir kaprisle babamı kandırıp, ilk lunaparktan başlardık gezmeye. Dönme dolapta ise başka bir telaş vardı. Çevre gazinolarda çıkan ünlülerin sahne alma saatlerine göre buradaki kuyruk artar veya azalırdı. Açıkhava gazinoları dönme dolaptan kuşbakışı görmek, hele hele sahnede Zeki Müren, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses gibi isimler varken bir başka güzel oluyordu.

O dönemlerde gazinolar çok önemliydi. Aylar öncesinde hangi ünlü sanatçının geleceği, hangi gazinonun hangi sanatçıya yer vereceği tartışılır, sonuçları merakla beklenirdi, dönemin popüler sanatçıları mutlaka fuar programı yapmak isterdi. İçinde eğlenenlerin yanı sıra gazinoların önündeki kaldırımlarda oturup, ellerine çekirdeklerini ve çay termoslarını alanlarda da bu keyiften kaçamak yapmaktaydı.

Fuar denildiğinde akla gelen ilk şeylerden biri de ülke pavyonlarıydı. Pavyonlar sayesinde sadece adını duyduğum bu ülkelerle ilgili birçok şeyi öğrenme fırsatım vardı. Amerika ve Sovyetler Birliği pavyonları oldukça büyük binalardaydı ve ben buralarda gezip ne işe yarayacağını bile bilemediğim bir sürü broşür, kitapçık vb. materyalleri toplayıp, koca bir çanta ile eve dönerdim. Hatta itiraf ediyorum arkadaşlar arasında da kim ne kadar broşür topladı gibi amaçsız bir yarış vardı, “çocukluk işte”…

Bu koşuşturma sürerken programımızda paraşüt kulesinin altında, kaldırımlara oturup paraşütle atlayanları hayranlıkla izlemekte vardı. Burada bir süre “ah bende atlayabilsem keşke” gibi iç geçirmelerin ardından, eğer çok kalabalık değilse bir de Hayvanat Bahçesi gezintisi ile yorucu bir fuar akşamını geride bırakırdık.

BUGÜNÜN FUARI
Bugünün fuarları artık eskisi gibi şıkır şıkır olmasa da yine çok önemli ve yine fuarcılık adına gurur dolu. Eski pavyonların hemen hemen hepsi yıkıldı ve artık sergiler yeni yapılan çok daha büyük kapalı ve açık alanlarda, son teknoloji ile oluşturulmuş alt yapı ile hizmet verebilmekte. Bu sayede dünyadaki en seçkin firmaları görebilmek, yenilikleri yakından takip edebilmek İzmir Enternasyonal Fuarında fazlasıyla mümkün. Ayrıca bir çok sosyal ve kültürel etkinliklerinde düzenlendiği fuar yine herkesin ilgi odağı ve bu misyonu nu da elden bırakmaya hiç mi hiç niyeti yok…

Ağustos – Eylül aylarında İzmir’e gelecek olursanız, kendinize bir iyilik yapın ve planınızı siz de mutlaka İzmir Enternasyonal Fuarına göre ayarlayın derim… Türk ekonomisinin en parlak vitrini, dünyaya açılan penceremiz “İzmir Enternasyonal Fuarı”na hepinizi bekliyoruz…