Bu yazımızı okurken, özel müziğini de dinlemenizi tavsiye ederiz… 

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

İffet DİLER

Hep başka sokakların konukluğunu kabul edecek değiliz elbet. İnsan biraz kendi evinin salonunu toparlamalı. Ne olur ne olmaz değil mi? Bir gelen mutlaka bulunur. Hal hatır soran, kahve içmeye, renk beğenmeye kapıya dayanan . Yeter ki çalınsın kulakları. Kimi eski kimi süslü, yıpranmış, hor görülmüş o koca dış pencerelerin dilindeki şarkı, sahibine benzer mi sorusuna gelince?..Kesin bir yanıt bulabilmek zor işin doğrusu. Şaşırmayın sakın, bir ikisinin sesine kulak verecek olduk yakınmanın, şikâyetin, dedikodunun bini bin para. Suratlarından, tafralarından yanlarına varılmıyor . Geçilmez hint kumaşı kesilmiş her biri. Yükselen değerlerle kıymete bindiler ya! Gösteriş meraklısı oldular.

İzmir’in cümbüşlerinden biri de semt pazarlarıdır. Şaşırdınız galiba!…Sığındığımız adalar olduğu kadar çığlık çığlık kalabildiğiniz başka yerler de var elbet. Hep maçlara gidilecek şartı konmadı henüz. İşte size kocaman bir kapı “Üçkuyular pazarı”…Gelin orayı gezelim. İster arabalı, ister yürüyerek Göztepe’den veya Karşıyaka’dan. Olmadı Balçova tepelerinden al al, oflayıp puflayarak. Ya hanım sırası mı pazarın. Tek boş günüm. Bugün maç var dırdırlarıyla bir hafta sonu veya şöyle dedikodunun tadını çıkartıp Ayşe hanımın yeni eteğini damadının işini…öbür komşunun el si di televizyonunu – canım hani paraları yoktu- kampanyadan almışlar ayol sohbetleriyle, gönlünüzce varırsınız Üçkuyular’a. Yandınız işte! Trafiğin sıkışıklığına kızmakla kalmayıp mersedesinizle otobüse binemeyeceğinizi de öğrenince artık bildiğiniz tüm dillerde bağırmaya, latif harfler eşliğinde söylenmeye başlamanızın vaktidir.

Buyurun meydan meydan olalı böyle coşku görmesin emi. Köşede çiçekçi. Bugün önemli. Özel ve diğer günler ne fark eder? İsteyen dileyen, bahçesi olan olmayan çiçekçiye. İster kadın ister erkek! Erkeğe çiçek gitmez mi dediniz? Yanılıyorsunuz. Herkesin mutlaka çiçeği olmalı. Bir kovanın içine sıkışmış karanfiller diğerinde en kırmızısından güller. İster parlak kâğıtlara sardırın isterseniz ikisini üçünü bir araya getirtin. Belki fesleğen seçersiniz veya bir ateş çiçeği. Biraz iç kısma doğru yürürseniz İtalyan yasemin, hercai menekşe, kadife, hatta biber, domates fidesi bile bulabilirsiniz. En kötü ihtimalle rüzgâr çanı alır evinize asarsınız. Evler boyumuzu geçmeden çok önce yıpranmaya yüz tutmuş eşyaların yerine mandal, leğen veya tabak alırdık. Şimdi değiş tokuş işinin içinde milyoncular var. Saç tokasından kolonyaya, saksıdan ayakkabıya varana dek her şey burada. Tükenmiş insanlar dahil.

Ekmek kokusu karşılıyor ilk. Sonra mangal için hizmet veren kanat vitrin. Sol tarafta yumurtacılar, peynir, zeytin, yufka. Bir baba oğul. İlk işe başladığı günle haftalar sonrası değişmiş bir oğul. Baba yorgun artık. Oğulsa büyüyor gitgide. Tehlikeli! Esnaf olma yolunda. Yeşillik alacaksanız sakin davranın. Sıcaktan bunalıp benim gibi ilk tezgaha kaptırmayın bozuklukları. Aldanmayın, etiketlerde yazılı rakamlar yarım kilo için. Uyarayım domateslerin hepsi yerli malı. Arılılar pek hoş. Tatlı mı tatlı. İşte basma, pazen, açık bisküvi kutuları, kayısı, ceviz, incir, çerez…Ağzımızın tadı yirmibeş kuruşluk çiğdem verir misin amca? Kaldırım kenarına oturup çitleyelim. Okullar kapandı eve girmektense yedi kardeşlerden dondurma yerim.

En arka sokak, sıra siz nasıl tarif ederseniz öyle olsun. Balıkçılar…Islak eller, büyümüş parmaklar, tuzdan kavrulmuş üst baş. Bitkin bakışlar. Yine de komik sözler. Deniz dalgalı geç hayatını abla..var bu işte bir numara bizim kefal her dem taze. Sıkılıma yenge ocağa kadar yanındayız. Sardalya ayıklar kanat kanada yapıştırırız. Bula mısıra bakma hamsinin kusura Egeye geldi yağıştı tavaya…. Çipura barbun gelmez oyuna gopez bedava.

Haydı pazara!…